Thursday, March 29, 2007

Robotek

Sene bindokuzyüzseksen filan olmalı. Çok boş zamanım olduğunu hatırlıyorum, demek ki okula gitmiyorum. Bu da 81 öncesi mutlu yıllara tekabül ediyor. Kuzenimle beraber dönemin en favori aktivitesini gerçekleştirmek üzere onların evinde toplanmışız. Telefonda random numaralar çevirerek kendi küçük aklımızla insanları işletiyoruz. (ya da belki de tatil filandı ama bu gerzekliği yapmak için çok küçük olmamız gerekirdi diye inanmak istiyorum) Bir dönem bağımlılık haline gelmiş bu hobiden nasıl kurtulduk bilemiyorum ama sabahları yaşasın insan işletmek için yeni bir gün daha diyerek uyandığımızı hatırlarım. Neyse bu furyanın zirve yaptığı günlerden birinde, kuzenimle beraber otururken düzenli olarak işlettiğimiz bir numarayı arayı çok açmadan bir yoklayalım dedik. Bodur ellerimiz ve 3 kuruş aklımızla numarayı çevirdik ve o da nesi!!! Robot! Mekanik bir ses bize hangi numarayı çevirdiğimizi ve mesaj bırakmamız gerektiğini anlatıyor. Feci korkmuş bir vaziyette telefonu kapadık. Kimliğimizi tespit eden bir robotla karşı karşıya olduğumuzdan emindik o sırada. Çok uzun bir süre robotu aramadık.Telesekreterle hadisesiyle o ilk tanışıklığımızdan sonra, olayın gerçekten ne olduğunu anlayana kadar uzunca bir süre geçmiş olmalı. Zira anladıktan sonra hayatımızda yeni bir dönem başlamıştı, telesekreter işletmek! Galiba bu hobi, aktivite her neyse, işletme eylemine maruz kalan insanların bize taktığı isme vakıf oluncaya kadar sürdü. Biz birer telefon sapığıydık.

Hayatımızın cenazeler, doğumlar ve düğünler arasında bir koşuşturmaca haline gelmesi hali tam olarak ne zaman gerçekleşti bilemiyorum ama, zaman bolluğundan ve gamsızlıktan en anlamsız şeylerden zevk alan küçük dertsiz dünyamızdan, bu dünyaya geçiş çok enteresan oldu diye düşünüyorum halen şaşırarak. 2 doğum, bir ölüm ve bir düğün haberini aynı gün içinde almış bir insan olarak konuşuyorum.

Saturday, March 24, 2007

yanılsamalar

kahvene şeker, sütüne kahve, yoğurduna bal koyarken düşündün mü hiç o yoğurt o balı, o süt o kahveyi, o kahve o şekeri içine istiyo mu diye

Thursday, March 22, 2007

Tınaz Titiztepe'ye nooldu?

28 gün diye bi kitap tavsiye etti bi arkadaşım. Alıp okuyasım pek yok ama birinin çıkıp bu konu hakkında bi kitap yazmış olması bile içime su serpti. 28 günün neye tekabül ettiğini hala anlamamış olanlar için söyliim, bir kadının yumurtlama saykılı oluyo şekerim. Neyse, bu meselenin hayatımızı ne kadar etkilediğini farketmeyen er kişiler için son kez belirtmek istiyorum, abicim rahat bırakın biziiiiiii, özellikle 21-28. günler arasında. Eğer gün saymak gibi bi adetiniz yoksa, tez elden edinin, ve başlayın. Mutlu beraberliklerin, mutlu evliliklerin, hatta mutlu arkadaşlıkların sırrı bunda saklı. İnanın bana. Hayat bizim için sürekli kızgın kumdan buz kovasına atlamak, kovadan çıkıp, kuma yatmak kadar uçlarda yaşanıyor hafta bazında. Love it or leave it.

Saturday, March 17, 2007

hatıra şeysi










Çocukluk deyince aklıma Fame City'de kurbağa dövmek, sigara ciklet çiğnemek (hangi girişimci ruh bunu yapmış acaba?) , Rüştü Asyalı ve görünmez penguen Penguen Pertev'i seyretmek, Marco annesine kavışacak mı diye beklemek, banyoyu doldurup, Atlantis'den gelen adam olduğunu hayal etmek ve bir gün olacağına inanmak, Radyo II'de temsil dinlemek, ballı babalardan bal emmek, manyak gibi milliyet çocuk ve enid blyton okumak gibi aktiviteler geliyor. Yukarıdakiler de dönemin efsane çizgi karakterlerinden Georgie, ve kendisine aşık üvey abileri Able ve Arthur. Georgie'nin dereye düşüp boğulma ve donma tehlikesi geçirdiği, Able ve Arthur'un da çırılçıplak soyunup, baygın vaziyetteki ( ve tabii ki çıplak) Georgie'nin dönüşümlü olarak yanına yatıp, 35e filan düşmüş olan vücut ısısını normale çıkarma çalışmaları vardır ki, seyreden her çocuğun cinsellikle tanışıklığında önemli bir milestone teşkil eder. Bir de daha sonra Georgie'nin sevgilisi olacak ( bence kesin gaydi o ayrı) Lowel Grey adlı lord çocuğunun Georgie'nin degajesinden fırlayan göğüslerini görüp utanma sahnesi vardır ve tabi ki o da 80 çocukları arasında efsane olmuştur. Bu arada Lowel bence Georgie'nin alter egosu idi, yok böyle bir benzerlik... Bakıp kendiniz karar verin, gay mi, alter ego mu diye. İşte karşınızda Lowel Grey...

83 senesinde bunların TRT'de yayımlanabilmiş olması ne şaşırtıcı bir şeydir. Hayat hakikaten ne şaşırtıcı bir şeydir.

Yan tarafta yine şaşkınlıkla küçük beyinlere nasıl kardeşler arası rekabetin enjekte edildiğini görüyoruz.

Georgie gibi çizgi film bir daha asla gelmedi.




Kılobal Sıçış

Mart'ın pek kapıdan bakmadığı semi bir kışın son demlerine vardık. Hiç bitmeyecek bir bahar gibi davranan bu kafası karışmış mevsim, sanırım yerini kavrultucu bir yaza bırakacak bir-iki haftaya kadar. Nisan ayının ortalarında 30 dereceyi görmeyi hedefliyorum ben kendi adıma. Herşeyin katıksız bir düzen içinde gittiği, her türlü kaos, entropy vs tadındaki olgunun da aslında mütiş bir uyum ve nizam gösterdiği bu muhteşem sistemin de ağzına sıçmış bulunmaktayız hayırlısıyla. Evren'in bile sistematiğini yerlebir eden bir gerzek ırk olarak, başka dünyalardaki canlıdaşlarımız tarafından dehşet içinde seyrediliyor olmalıyız. Hele hele bir test case idiysek, abort edilmeye az kaldı diye düşünüyorum. Failed experiment. Daha sonra bu deneyin bir kitabını yazacak olursa kriptonlu bilim adamları, "Evrendeki anomali: Dünya", " Kal-El 'in fareleri insanlar nasıl kendilerini yok ettiler: Bir modelin yok oluşu ve alınacak dersler" gibi başlıkları kullanabilirler.