Thursday, March 18, 2010

Tuhafiye III


Tuhafiye serisini uzunca bir süredir ihmal etmiştim. Kaldığımız yerden devam edelim.

Spor salonları enteresan yerler. Gerçi ortak bir ülkünün etrafında buluşmuş insanların tıkıldığı her türlü mekan enteresan ama spor salonları ayrı bir ilginç. Sınıfsal bir tad, bir doku olduğu için mi desem, soyunma odalarının renkliliği mi desem, bilemiyorum...Ama bu yazımda özellikle soyunma odalarının tuhaf alışkanlıklarından bahsetmek istiyorum.

Türkiye'yi ve bu topraklarda yaşayan insanların oluşturduğu toplumu üç-beş hepimiz biliriz. Muhafazakar ve farklılığa tahammül edemeyen insanlar topluluğu desek yerinde olur. C-NBCE seyreden, misafirlerine şarap ve gouda peyniri ikram eden, Golden Retriever sahibi en batıcı ailelerde bile, misal, ailenin kızının evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmesi pek fena yadırganır. Gizlenmeye çalışan ama yine de gayet sıkı bir muhafazakarlık mevzu bahistir her zaman, bu batı sevdalısı ailelerde. Gerçi bir yandan da başka bazı ailelerde çocuk yaştakiler gönüllerince sevişebilsinler diye erkenden imam nikahı kıyılır filan...Muhafazakar olduğumuz kadar, ucube de olduğumuz su götürmez bir gerçek.

Neyse bu tuhaf toplumun tuhaflıkları her yerde ortaya çıkabiliyor. Gittiğim spor salonu bunlardan bir tanesi. Muhafazakarlığı farklı şekillerde de olsa, her sınıfta ayrı ayrı taçlandıran bu toplumun, orta üst sınıfa mensup, spor salonu müdavimleri diye adlandırabileceğimiz bir kesimi, artık nereden gördülerse, soyunma odalarında cıbıl cıbıl takılmayı adet edinmişler. Bahsettiğim cıbıllık, giyinip soyunurken ister istemez ortaya çıkan meme, popo ortamı diil. Bu insanlar cıbıl çıplak saçlarını fönleyen, birbirleriyle muhabbet eden, aynada dakikalarca saçlarını tarayan kadınlar. Aralarında diri popolu, kalkık memeli, manken görünümlü hatunlar kadar, sarkmış koltuk altı ve lömbür bacaklarıyla 70-75 yaşında teyzeler de var. Soyunma odasına her gidişimde, "ya ben de kendi işime bakayım bana ne başkalarından" demek istiyorum ama ortamda istatistiksel analiz yapacak kadar bol malzeme var. Üçgeninden, karesine, kızılından, siyahına türlü türlü ön takım, yayvanından, armuduna, bir sürü popo ve popolet mevcut. İnsan cinsinin bu kadar çeşitli olmasına şaşıp kalıyorum. Biz resimlerden sadece taş kadınların vücutlarını öğrenmiştik oysa ki ve onlarda da pek çeşitlilik söz konusu değildi.

Ama konuyu dağıtmayalım... Beni bu kadar şaşırtan bu insanların çeşitliliğinden ziyade, sanki sittin senedir çıplak dolaşmaya alışkınmışçasına rahat tutumları. Hamam kültürüne pek aşina değilim, belki orda da böyle bir ortam vardır, ne de olsa yıkanıyorsun filan, fakat bu insanların da 'tiki spor salonu soyunma odasına' taşıyacak kadar o kültüre aşina olduklarını zannetmiyorum. Hadi diyelim, hamam olayına aşinalar ve o kültürü yansıtıyorlar... Ama ayna karşısında bu kadar öz güvenle anadan üryan bir şekilde saç fönleyebilmek ya da başka biriyle on dakika sohbet edebilmek için, ne bileyim, bi İsveç'te en az 5 yıl kalmış olmak, bi Münih'te Englischer Garten'da nüdistlerle onbeş yoğun gün geçirmiş olmak filan gerek bana göre.

Edouard Debat Ponsan, Masaj, Hamam Sahnesi,1883

Şimdi soruyorum...Bu insanlar, bu muhafazakar toplumun fertleri, çıplak takılmayı nereden öğrendiler ve bunu öğrendikten sonra bu özgüveni nerden buldular? Bundan sonra sahip olduğum tüm kaynakları bu soruların cevaplarını bulmaya adayacağım. Bu soruların cevapları çözüldükten sonra, bu tuhaf toplumun şifreleri kırılmış olacak ve "onca darbeye rağmen neden ordu hala en sevilen kurum", "yok efendim, depremden sonra kimse niye ders almadı" gibi gibi sorular artık teferruat olacak. Her şeyi çözmüş olmayı ümidediyorum.