Tuesday, June 30, 2009

Tuhafiye

İnsanların sahip olduğu tuhaf özellikler ve alışkanlıklara takmış vaziyetteyim. Ben çok mu normalim, pek değil ama yine de farkettiklerimin bazılarını dile getirmeden edemeyeceğim.


Yükseklik merakı mesela hep ilginç gelmiştir. Nereye bir turist olarak gidersek, orada hemen yüksek bir yere çıkmaya bayılırız nedense... Nerde yüksek bina, oranın tepesine çıkıla. Tepeden bakmak insana neden bu kadar haz veriyor düşünmek lazım. Hakimiyete bu kadar meraklı mı insan oğlu? Neden durduğu yerden çevresine bakıp bunu takdir edemiyor da yükseğe çıkıp bakınca “anaa ne güzelmiş, ne büyükmüş” filan diye heyecanlanıyor?

Bir başka tuhaflık bazı tuhaf konuları dile getirmekten alınan garip haz. İnsanların güneşe maruz kaldıktan sonra içine girdikleri soyulma safhasından müthiş bir haz aldıklarını gözlemekteydim uzunca bir süredir, şimdi buna ek olarak bundan bahsetmekten de tuhaf bir haz aldıklarını görüyorum. Hele bir de yazlık bir yere giderseniz, etrafta sürekli derilerinin nasıl cillop gibi soyulduğunu anlatan insanlarla karşılaşabilirsiniz. Şaşırmayın katılın. Hatta mümkünse sıyırın gömleği, tshirtü ya da ne varsa, birilerine soyulan göbeğinizi, omuzunuzu filan gösterin. Ben en son bugün işyerindeki asansörde nasıl da soyulduğunu anlatan, anlatırken de hevesle gösteren bir kızla karşılaştım.

Başka bir tuhaflık dile getirmek istediğim, kim daha şişko yarışması, ay göbeeğe bak kat kat kıvrım kıvrım, ay esas sen benimkine bak topak topak... ay yook allah aşkına burdan yak filan da falan diye devam eden anlamsız bir sidik yarışı silsilesi insanlarda. Kimin daha şişko olduğu neden bu kadar önemli? Ağırlıklı olarak kadınlar arasında görülen kim daha şişko yarışması 12-52 yaş arasındaki şehirli kadınlarda tezahür ediyor gözlemlerime göre.

Palavra bilgi sallamak... İlk kez bu zırvalıkla lisede karşılaşmıştım. Bizim servisten bir kız, yoldan geçen bir arabaya bakıp 1973 model hede hödö diye sallamıştı. Ulan araba hiç 1973 model gibi gözükmüyor ama kaç model olduğunu söyleyecek bilgiye sahip değilim ama bariz fena halde eski bir araba, yani oyle 20-30 yıllık değil en az bir 80-90 yıllık. Ama kız o kadar net ve emin konuşmuştu ki, o zamanlar muhalefet etmek konusunda da çok yeni olduğumdan, sustum oturdum. Şimdilerde de herkes bir başbilen. En iyi deniz börülcesi nerde bulunur, Osmanlı’nın yıkılmasının ardında yatan gerçek sebepler nelerdir, parçacık bilimine göre dünya üzerinde hız hangi değişkenleri içerir vb gibi. Ne gerek var? Sohbetlerde bizi bir sıfır öne geçirmekten başka bir faidesi bulunmayan ve üstelik de etraflıca araştırılmadan ve hakikate ulaşılmadan sallanan bu bilgileri bir kenara koyup çok gerekiyorsa daha faydalı olan ilk yardım, trafik kuralları vb gibi alanlara yoğunlaşsak ve illa paylaşmak gerekiyorsa bu tür bilgileri meze sofralarında, ortamlarda filan fiyakayla paylaşsak...

Diğer bir şaşkınlığa garkeden mesele de bazı insanların “o değil de” diyerek karşısındakinin lafını bölmesi. Misal iki kişi konuşuyorlar.... Biri heyecanlı heyecanlı birşey anlatıyor, beriki karşısındakinin söylediklerine tepki, yanıt filan vereceği yerde, “o değil de” diye başlayıp, karşısındakini hiçleyen ve bir anda kendini gündem maddesi yapan bir monoloğa başlıyor. “O değil de” ne demektir yahu? "Sen bi sus da ben konuşayım" demenin en boktan yöntemi bence. “O değil de” yerine açık ve net "siktir git" demek bile daha erdemli kanımca.

Son olarak korna çalma tiki olan taksiciler... Bunu da ota boka korna çalanlarla karıştırmamak lazım. Benim bahsettiğim düpedüz tik. Eminim hayatınızda bir kere de olsa rastlamışsınızdır, bomboş caddede giderken bile belli aralıklarla kornasını düttüren o manyak şöföre. Düttüre düttüre gider, burda önemli olan husus her çaldığı korna arasındaki verdiği minik ritmik estir. Bu es sırasında yolcunun içindeki huzursuzluk artar ve bir sonraki kornaya kadar devam eden bir bekleyiş başlar. Çok da uzun süre bekletmeden (maksimum 30 saniye) gelen bir sonraki korna hem yolcuyu hem taksiciyi katarsise ulaştırır.

Yaşasın tuhaflıklar dizimizin ilkiyle size binlercesi arasından bir potburi yapmaya çalıştım... İnsan tuhaflıklarıyla şaşırtmaya devam ediyor. Bunları yerel ve evrensel olarak ayırmak da mümkün. Önümüzdeki günlerde devam edeceğiz.