Wednesday, November 22, 2006

günler günlerin ardından

Hani küçücük plastik silindir şişecik içi köpük dolu turşucuk oyunu vardır ya. Hani plastiğin içine yerleşmiş ortası boş minyatür tenis raketi formatındaki aparatı şişeye sokup çıkarıp, ağzımızdan üflediğimiz nefesle oluşturduğumuz köpükleri havaya saçtığımız o nefis oyun...Sanırım yeni bir hayat analojisi keşfettiğimi söylememe pek gerek kalmamıştır...Neyse tam da o köpükçüklere benzeyen renkli ve dinamik açılımlarla dolu hayatımızda yeni olmasa da son zamanlarda daha da çok farkettiğim bir durum söz konusu. Jet hızıyla geçen haftaların kendi içindeki fasit döngüsü. Pazartesi ve Çarşamba'nın söz gelimi, akustik dışında ne gibi farkları olabilir ki,? Neden pazartesileri hiç çalmayan telefonum Çarşamba günü böyle bir canlanma yaşarken, perşembe günü mesela kerhane telefonuna döner? Ve bu telefon neden Cumartesileri garip, tutarsız bir frekans yakalarken, pazarları hep aynı miktarda çalar. Salı ve Cuma arasındaki esrarengiz benzerlik nerden kaynaklanmaktadır? Cuma sabahı neşeli bir tını taşırken, cuma akşamı oluşan o garip hüznün arkasında neler yatmaktadır? Ve neden bu günler ve garip karakteristikleri sanki olağan düzen buymuşcasına birbiri ardına haftalar, aylar ve yıllar boyunca kendilerini tekrar edip dururlar? Bu şartlar altında o zaman, bir pazar akşam üstüsü mesela mutlu olmanın mümkünatı yok mudur?

No comments: