Thursday, November 09, 2006
bir adam vardı
Yirmili yaşların başındayken kendini bir bok zanneden, sonra onyılın sonlarına doğru boruyu aldığını hissedenler parmak kaldırsın. En şahane hayat bizim olmayacak mıydı, en bi başarılı, en bi mutlu, en bi kahraman biz olmayacak mıydık? Dünyayı değiştirmek gibi bir misyon bize yüklenmemiş miydi? Peki regresyon içinde olduğunu düşünenler...? Daha az kitap okuyup, daha az eğlenenler, daha renksiz bir hayat yaşayıp, daha toleranssız olanlar? Ve vasatlığı iç huzuruyla yer yer karıştıranlar? Gittikçe daha muntazam bir çan eğrisine dönüşen hayat akışının standart sapma bacaklarında paniğe kapılanlar... Ve en kötüsü gittikçe söyleyecek daha az enteresan lafı kaldığını düşünenler...? Neyse havaya kalkan parmaklara müjde! 30'lu yaşlarınızın büyük bir bölümünü, iliğinizi kemiren bir işte, geri kalan bir avuç zamanı da ikea, carrefour tadında hayatın replikası olduğunu iddia eden, kapitalizmin g noktası kallavi alış veriş merkezlerinde, sürekli gülümsenen ve bolca anlamsız laf sarfedilen hafta sonu brunch'larında, ve en bombası...hayatınıza anlam kattığını düşündürmek misyonu yükleyerek tonlarca para verdiğiniz bir takım zevzek kurslarda geçirerek beynininizi uyuşturabilir ve gittikçe ne kadar sıkıcı bir insan haline geldiğiniz gerçeğini kısmi olarak unutabilirsiniz?
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
3 comments:
kursu anlat kursu anlat
evet ne kursu bu yemek mi tiyatro mu el isleri mi ne?
her türlü kurs, gerçek bir kurscan için kurs olsun torba dolsun. kendimden örnek verebilirim
Post a Comment