Cuma akşamı davetlisi olduğumuz MTV launch party'ye gitmek için yola çıktık. Gece çıkmaya karşı içimde gittikçe artan bir isteksizliğin büyüyor olmasına rağmen, bu kez gidilen mekanın büyük ve ferah, elimizde de kapı gibi VIP davetiyeleri olması ben de gidilebilir etkinlik hissi yaratmıştı. Bir buçuk saatlik bir Cuma akşamı yolculuğundan sonra pırıl pırıl gençlerin organizasyonunda çalıştığı partiye vardık. Bendeki vehamet girişte park yeri gösteren çocukların üstlerinin kalın olup olmadığını, kapıda içeriye girmek için bekleyen gençlerin ebeveynlerinin yanında olup olmadığını kontrol etme boyutuna varmış durumda. Hatta kendimi tutamayıp maksimum 14 yaşında görünen bir çocuğa annesinin nerde olduğunu bile sordum. Öyle bir tiksintiyle baktı ki çocuk bana...Arabada almış olduğumuz alkolün de etkisiyle Emre Aydın ile başlayıp Serdar Ortaç'la son bulan bir coşma olayına da girdiğimizi söylemem lazım. Coşku seli esnasında bir yandan "o kadar da kötü diiliz, hala içimiz geçmemiş bak ne güzel sallıyoruz arabayı" diye kendimi avutmaya çalışıyor, bir yandan da "onbinsenedir aynı eğlence triplerini yapmaktan usanmadın mı, 50 yaşına geldiğinde de mi içkinin dibini vurup salak saçma müziklerle eller havaya yaparak eğlenmeyi planlıyorsun bre gelişme özürlü salak!" diyerekten kendime haksızlık ediyordum. Yolda yeni yetmeler gibi arabayı sallayarak dansederken
trafikte çiçek satmaya çalışan bir çingeneciğin bize bakıp alenen la havle çekmesi de beni biraz sarstı itiraf etmeliyim. Neyse vaka-i MTV'ye avdet etmeyi başardık sonunda. VIP salonu denen yer, küçük bir Türkiye simulasyonuydu adeta. Dar alanda kısa paslaşmalar, yer yer yükselen agresyon kat sayısı, lavuğun birinin çıkıp "kız arkadaşıma değdin ulan" diyerek olay çıkarması, bu ve benzeri hadiselerle 15 dakikada bir ortamda çıkan dalgalanma ve insanların birbirine girmesi sonra güvenliğin gelmesi. Gecenin sonunda 2 kavgaya karışmış, bir kere güvenlik tarafından kenara çekilmiş ve "beyfendi ben 31 yaşındayım, arkadaşlar genç, kanları deli, bizim olay çıkarabileceğimize inanabiliyor musunuz" kıvamında bir monolog yapmış, en sevdiğim saatimi kaybetmiş, etraftaki çıtırları görüp depresyona girmiş ve bira kaynaklı bir başağrısıyla hayata küsmüş bir haldeydim.
2 comments:
yavrum sen daha 31 yasina girmedin ki. ne yani ben 32 miyim bu durumda.
huh! süper yaaa :)
Post a Comment