Wednesday, October 17, 2007

Dünya küçülürken...

Buraya son girilen yazıdan beri dünyada çok şey değişti. Büyük ihtimalle 18.yüzyıl ve 19. yüzyıl arasında geçen koskocaman yüz senelik zaman diliminde bile bu denli dramatik değişiklikler yaşamamıştı insanlık. Boru değil, dünya üzerinde hüküm süren bütün gerizekalı savaşlara ve halkları kutuplaştıran ve sürekli bir diğerini ötekileştiren Amerikan eşkiyalık sistemine nispet yaparcasına bir daralma ve küçülme gerçekleşti şu yaşlı gezegenimizin üzerinde. Tabii ki de hepinizin bildiği gibi hayatlarımıza jet hızıyla giren facebook'dan bahsediyorum.

En şüpheyle karşılayanlar, en cool duranlar, en benim işim gücüm var uğraşamam diyenler, en biz bunları çok gördük diyenler teker teker düştüler facebook'a. Facebook içinde "antifacebook" oluşumlara rastlandı, ama bu oluşumların mensupları facebook dışında yer almayı düşünemediler bile, içerden muhalafet dediler, bağırındılar ve sonra sustular. "Facebook çığrından çıktı, ebemi de bulucam yakında" diye grup kuranlar, mücadeleden vazgeçip, kendilerini facebook'un birleştirici, ılık kollarına bıraktılar bir süre sonra. İlkokul arkadaşları bulundu, defalarca buluşuldu, 1980'lerde ilk öpülen sevgililer arandı, bulununca nükteli mesajlar atıldı, ilk defa doğum günleri geniş kitleler tarafından kutlandı ve en yalnızlar bile sevildiklerini hissettiler. Aileler facebook'da buluştu, müzikler çalındı, kopmaya yüz tutan arkadaşlıklar güçlendi, güçlüler tavana vurdu. Haftasonları hummalı bir faaliyetler dizisine döndü; cuma günü 14 senedir görüşülmeyen yazlık arkadaşlarına, cumartesileri ortaokulda gidilen bir kursta tanışılan insanlara, pazar öğleden sonraları ise yuva sınıfıyla buluşmaya ayrıldı. Dünyanın öbür ucundaki tanışlara, nerdesin, ne yapıyorsun diye soruldu, cevap alındı, mesafeler daraldı, dünya küçüldü. "Dünya insanlarıyla arkadaş ol" uygulaması indirildi, mozambik'ten, paraguay'dan insanlar arkadaş listesine eklendi, dünya noktaya döndü.

İnsanlık bir platformda bütün bu dönüşümü yaşarken, başların üzerinde bir kardeşlik haresi büyürken, balon bile olsa bir dostluk sahnesi inşa edilirken, mesafeler daralır, farklılıklar azalırken, bir başka platformda kardeşe kardeşi kesmeyi unuttuğu hatırlatıldı.
Uluslararası politika iğrençliği insanlığın gitmeye çalıştığı her türlü ortak hayali, kesişen her yolu darmadağın etmeyi becerdi yine. Bu topraklar üstünde oynanan binlerce oyuna bir yenisi eklendi, ve yüzyıllardır beraber yaşayan hakların arasına kirli düzeneklerden bir yenisi döşendi.

Yeni kağıt oyunumuzun adı, kürt kaçtı, ermeni kingi, türk pokeri. Çok nefis, bol kozlu, çok alengirli şahane bir oyun bu. Oyunu oynayanlara ebedi mutsuzluk ve sonsuz acı diliyorum. Umarım kendi boklarının içinde boğulurlar.

7 comments:

sarapci said...

ilk facebook cinayeti ne zaman islenecek?

"ADANA'DA SİBER VAHŞET! Karisini arkadaslik sitesi feysbuktan eski sevgisini hug etti diye 31 yerinden bicakladi"

giz♪ said...

galiba dunya ile insanligin kuculmesi esit orantili.. hem yakinda insan katalogu kitab-ül feyz de ulkelere, etnik gruplara bolunecek ve icinde savaslar cikacak.. bugunku osmanli pokesi,bi kursuna, bi kuru sikiya donusecek, "send a nuclear bomb to" seceneginden combo box'tan sececegin ulkenin insanlarini oldurebilecek, boylece ekonomiyle, gucle oynayabileceksin...

Anonymous said...

gerçekten kuvvetli bir kalemle karşı karşıya olduğumu tekrar tekrar hissediyorum bu güzide blog'un her incisini yeniden keşfedişimde lakin beni kandırmazsınız efendim, girmiyorum. :b

Anonymous said...

kandıramazsınız olacaktı. a ile. tşk pls.

breberber said...

yeni yazilar pliiz. facebooka tasiyin hattakine bu blografi.

Anonymous said...

Çok ağır konuşmuşsun feysimiz bukumuz hakkinda ;)

Anonymous said...

Sevgili Ayşe,

Biliyor musun en sevdiğim kuzenimin adı da Ayşe. Üstelik tek ortaklığımız ismin değil. Ben de senin oraların çocuğuyum. Kızıl güneşin çocuklarından yani. Güneşin, sevginin, yokluğun, varlığın, küçük ve büyük ovaların çocuğu…Resmini de gördüm senin. Gözlerin bir dünya güzeli. Nerde mi gördüm resmini?? Üçüncü ortaklığımız olan Aslı’da. Evet ablanda. Ablanda gördüm.

Kocaman koskocoman yüreğine bir de seni sıkıştırmış. Sen zaten biliyorsundur. Bizim oralarda Aslı umuttur. Dışarıya açılan kapıdır. Sevgidir, özgürlüktür bir diğer yandan. Öğretmendir… Öğretendir, seven ve sevdirendir.

Hiçbir tanışıklığı olmamasına , duymamasına, bilmemesine rağmen yüreğini takip edendir. O nedenle önemlidir. Kıymetlidir. Kıymetlindir. Kıymetlimdir.

Az önce aradım kendisini. Görüşebiliriz diye. İstemedi. Üzüldüm. Kırıldım….( bu iç dökmeydi sadece)

Sevgili Ayşe,

Yüreğine en yumuşak yerinden dokunmanın yöntemisindir sen diye sana yazmak istedim. De ki ona o kıymetlidir. De ki ona kıymetlimdir. De ki ona fırsat vermeli. Beje “Aslı, Esra te pır hasdıke…” Onu sevdiğimi söylemeli.

Ve şimdi, tam şu saatte kapıyorum bilgisayarımı. Biliyor musun buralara geldiğinde en zorlandığın şeylerden biri olacak teknoloji. Mucize gelecek sana herşey. Varlığın bu kadar gerisinde olduğun için üzülecek, adapte olacağın zaman da başardığını hissedeceksin.

Sevgili,

Şanslısın. Aslı’nın yüreği değdiği için.

Yüreğinden öpüyorum ve ellerinden, ki onlar çok işler başaracak.,

Esra Gülvin