Neyse, sahip olduğum bu ön bilgiler yüzünden biraz gergin, biraz da "bakalım n'olcak" diyerek merak eder bir şekilde geçtiğimiz Pazar günü babaannemi evinden alıp havalimanına avdet ettik. Sorunsuza yakın bir yolculuktu diyebilirim. Tek problem babaannemin bitmek tükenmek bilmeyen bir ısrarla bavulları taşımaya yardım etmek istemesiydi. Sıcak ve ısrarın etkisiyle biraz sabrımı kaybetmiş olabilirim itiraf ediyorum.
Pazar günü öğle vakti, İstanbul sıcağını özletecek bir sıcaklığa sahip Bodrum'a hasıl olduk. Havaş'ın otobüsünden inince, ben panik halinde "aman kadın sıcaktan ölecek, bayılacak, hadise çıkacak" filan diye, babaannemi klimalı bi pastaneye oturtup, bir de limonata koydum önüne. Tek derdim babaannem sıcaktan bayılıp kalmasın, sağ salim eve varalım. Sonunda sıcaktan afallamış bir şekilde halamın ve kuzenimin kaldığı eve geldik. "Allah'ım bu sıcakta nasıl yaşayacak bu kadın, hayallah kuzen de hamile, çok sıcak n'apıcaz, sıçtık" filan derken hoop benim tansiyon bi düştü ve 2.80 uzandım yere... Ben böyle sıcaktan ayılıp bayılır, bi yandan kafama su döküp, bi yandan da önüme getirdikleri tuzlu ayranı içmeye çalışırken göz ucuyla babannemi gördüm. 86 yaşındaki babaannem keyifle 4. böreğini mideye indiriyordu.
Bol babaanne dolu tatil maceralarımızı burdan naklen izleyebilirsiniz...
No comments:
Post a Comment