Tuesday, October 27, 2009

İşsizlik Güncesi-II

Tünel'den çıktım yola. Hava soğumuş çok, ama malum işsiziz, yürümek lazım eve. Adidas tükkanında durdum ilk, para harcamam pek hoş olmaz, taksiye bile binmemişken hele. Lakin durduramıyorum kendimi niye acaba? Neyse ki satış elemanı en rahatsız edicisinden çıktı. Kapıda karşılayıp, içerde gölge gibi seni takip eden, bir ağzının tadıyla askıları karıştırtmayanından. Bi siktir git diycem, ama kendi kendime de kızıyorum bi yandan, "o da zavallı işini yapmaya çalışıyo" filan falan diye telkin etmeye çalışıyorum. Neyse baktım olmiycak, gereksiz yere gericem ortamı, ben siktirip gitmeyi tercih ediyorum. Yürümeye devam. Hamamın yanından daldım Çukurcuma'ya doğru. Önünden hep geçip hiç durmadığım tshirtçüde durasım tuttu bu kez. Alışveriş yapmamam gerektiğinden bünyem tepki veriyo herhalde. Tshirtlere bakıcam ama bu kez de tshirtçünün elemanı bitti dibimde.
"Merhaba"
"Merhaba"
"Dükkanın dışında duruyorum ama tezgahtarım aslında"
"Hıhı"
"Bedenleri de bulunur isterseniz"
"Teşekkürler"
"Bağyan tshirtleri şu tarafta"
"Ok Sağolun"
(test ediliyorum herhalde)
"Promasyonumuz var, bir alana 2.sinde indirim"
(promasyon demesi daha zor değil mi yahu?)
"Çay içer misiniz?"
"Yok çok sağolun, sadece bakıyorum"
Bu noktada iritasyon yerini acımaya bıraktığı için, bi tshirt alıp çıkıyorum arkama bakmadan.

Yürümeye devam.

Çukurcuma'ya yeni bir ikinci el cd/plak satan bi dükkan açılmış, heyecanlandım görünce. Kod Müzik'in eski dükkanını hatırlattı Atlas Pasajı'ndaki. Hem dükkanın içi filan, hem de yeri çok güzel. Ne kadar mutlulardır diye düşündüm. Çukurcuma'dan Cihangir'e doğru yürürken, Mahir Günşiray'ı gördüm, herif yıllandıkça güzelleşmiş. Simirna'nın önüne geldiğimde nedense bir daha hiç şiir yazamayacağımı farkettim. Çok üstünde durmadan devam ettim. Borçlu olduğum veterinerin önünden her zamanki gibi omuzlarımı biraz düşürerek geçtim. Bizim sokağa geldiğimde, meyve almazsam sokağın ortasında duran seyyar meyveciden sitem işiteceğimi düşündüm. "Aldıklarımı bitiremedim bi türlü" derim, yoksa küsüyor. Neyse ki neşeli ve sitemsizdi, iki üç kelimelik bi selamlaşmayı da geride bırakıp eve yaklaştım. Bu kez de Çakma Kediş'in önümü keseceğini düşünerek endişelendim. Bu nedenle kapının önüne gelmeden, bir arabanın arkasına gizlenip, çantanın içinde uzun uzun anahtarımı aradım. Bu arama biraz fazla uzun sürmüş olacak ki, Çakma Kediş uzaktan dört nala koşarak geldi ve arabanın arkasında gizlendiğim yerde beni buldu. On dakika kadar onu sevmek zorunda kaldım. On dakikadan az sevince ısırıyor.

Mesaim bitmiş, yorgun bir şekilde eve girerken sokakta Ella Fitzgerald şarkı söylüyordu.

No comments: